top of page

Boş arama ile 11 sonuç bulundu

  • Sözlük Nasıl Verimli Kullanılır?

    Dil öğrenirken en önemli unsurlardan biri de kelime bilginizi geliştirmektir. Bunun içinse kullanılan en yaygın kaynak sözlüktür. Günümüzde Google gibi çeviri programlarını kullanmayı tercih eden pek çok insan olsa da bu programlar aslında çoğu zaman doğru anlamı ya da yeterli bilgiyi sağlayamamaktadır. Aynı zamanda çeviri uygulamalarının avantajından çok dezavantajı olduğu için öğretmenler tarafından da yine sözlük kullanımı tavsiye edilir. Çeviri uygulamalarını ve sözlük kullanımını karşılaştırdığımız yazımıza buradan ulaşabilirsiniz. Her ne kadar sözlük kullanmak dil öğrenme sürecinize çok büyük bir katkı sağlıyor olsa da çoğumuz nasıl doğru bir şekilde sözlük kullanacağımızı bilmiyoruz. İşte kaliteli klasik ya da online bir sözlükte bulabileceğiniz şeyler; 1. SÖZCÜK TÜRLERİ Sözcükler, cümlede değişik görevler üstlenir. Sözcüklerin üstlendiği bu görevler, onların türünü belirler. Biz bunlara yüklem, zarf, sıfat gibi isimler veririz. Sözlüklerde sözcüğün türünü resimde gördüğünüz gibi yanında, altında ya da üzerinde görebilirsiniz. Türler tam haliyle ya da baş harfiyle yazılır. Bunlar; Noun - İsim Adjective - Sıfat Adverb - Zarf Preposition - Edat/İlgeç Verb - Yüklem Conjunction - Bağlaç Pronoun - Zamir Interjection - Ünlem 2. AÇIKLAMA Sözlüklerde bazı kelimelerin birden çok anlamları olduğunu görebilirsiniz. Bu anlamların 1, 2... olarak sıraya koyulduğunu görürsünüz. Bu sıralama anlam önceliğine göre yapılır. Kelimenin ilk anlamı, en yaygın kullanımından diğer kullanımlarına doğru bir sıralama vardır. 3. ÖRNEKLER Özellikle online sözlüklerde kelimenin cümle içerisinde örnek kullanımını açıklamadan sonra italik, bazen farklı renkle, yazılmış bir şekilde bulabilirsiniz. Kelimenin ya da baktığınız sözcük türünün nasıl kullanıldığı görmek açısından önemli bir noktadır. Ayrıca bu sözlüklerde çoğu zaman birden fazla örnek verildiği için farklı kullanım şekillerini, farklı cümle yapılarını öğrenebilirsiniz. 5. DİNLEME Online sözlüklerin en büyük avantajı kelimeleri dinleyebilme imkanınız olmasıdır. Bu sözlüklerden birden fazla aksana ulaşabilirsiniz. En yaygın olanları elbette US (Amerikan İngilizcesi) ve UK (İngiliz İngilizcesi)dir. Her iki aksanı dinlemenizi tavsiye etsek de Amerika kıtası dışındaki ülkelerde İngiliz İngilizcesi tercih edildiği için kelimeleri bu şekilde öğrenmeniz daha yararlı olacaktır. (Doğru bir telaffuz için Oxford sözlüğünü kullanabilirsiniz) 4. TELAFFUZ Hem online hem de klasik sözlüklerde gördüğünüz bu garip harfli yazılar nedir? Bunlar IPA (International Phonetic Alphabet) ya da Uluslararası Fonetik Alfabet olarak adlandırılır. Kullanım amacı bir kelimenin diğer dillerde telaffuz edilebilmesini sağlamaktır. Klasik sözlüklerde dinleme yapma imkanınız olmadığı için bu alfabeyi bilmeniz kelimeyi doğru telaffuz etmenizi sağlar. Online sözlüklerde ise dinlediğiniz telaffuzu doğru duyup duymadığınızı kontrol etmek için bir kullanabilirsiniz. BONUS: SEVİYE Online Oxford Dictionary kullandığınız zaman kelimenin altında görseldeki gibi bir sembol görebilirsiniz. Bu, baktığınız kelimenin hangi İngilizce seviyesine uygun olduğunu gösterir. Seviyeler sırasıyla; A1 - A2 - B1 - B2 - C1 - C2 A1: Beginner | Elementary A2: Pre-Intermediate B1: Intermediate B2: Upper Intermediate C1: Advanced C2: Proficiency to Near Native

  • Practice Kit Kayıt Rehberi

    Sınıflarımızda kullanmış olduğumuz kitap setlerinin arkasında öğrencilere özel şifreler gelmektedir. Bu şifreler öğrencinin internet üzerinden ekstra çalışmalar yapmasını sağlar. Yaptığı bu çalışmalar öğretmeni tarafından dersle paralel bir şekilde söylenir. Öğrencinin yaptığı alıştırma sonuçları öğretmen tarafından görülebilir. Kodu aktive etmeniz için takip etmeniz gereken adımlar çok basit: 1. www.oxfordlearn.com adresine girin. 2. Oxford ID'nizi oluşturun 'a basıyoruz. 3. Formu ÖĞRENCİNİN bilgilerini kullanarak dolduruyoruz. 4. Bu sayfada uygulamaya girmek için kullanacağınız bilgilerin son hali bulunmaktadır. Şifrenizi unutmanız durumunda kullanacağınız güvenlik sorusunun cevabını not etmeyi unutmayın. 'Devam' tuşuna basarak sıradaki adıma geçiyoruz. 5. 'İçeriğe Erişim' yazan yere basıyoruz. 6. 'Erişim kodunuzu girin' yazan yere Workbook kitabınızın arkasındaki şifreyi girin. 7. Katılım kodu olarak öğretmeninizin öğrencinizin sınıfına özel verdiği kodu girin. 8. Katılım kodu olarak öğretmeninizin öğrencinizin sınıfına özel verdiği kodu girin. 9. Adımları doğru takip ettiğiniz takdirde bu aşamada ' Park Lingua Organization 'a katılmış olacaksınız. 'Tamam' tuşuna basarak devam edin. 10. Kitaplarım sayfanızda sınıfta kullandığınız kitabınızı bulabilir, üstüne basarak içeriğe ulaşabilirsiniz. 11. ' Go to Content ' yazısına basıp kitabın içeriğini görün. 12. ' Course Schedule ' yazan yerden öğretmenlerinizin verdiği ödevleri takip edebilirsiniz. Ödevlerinizi ilk önce soldaki menüden başlığı seçip daha sonra da o başlığa ait doğru rakamlı kategoriyi seçerek yapabilirsiniz.

  • Çift Dil Bilen Bir Beynin Faydaları

    ¿Hablas español? Parlez-vous français? 你会说中文吗? Eğer "sí", "oui" ya da "是的" olarak cevapladıysanız ve bu videoyu İngilizce dilinde izliyorsanız, muhtemelen dünyadaki iki veya daha fazla dil bilen kesimdensiniz. Daha kolay yolculuk yapma ve filmleri alt yazısız izlemenin yanı sıra, iki veya daha fazla dil bilmek beyninizin tek dil bilen arkadaşlarınızın beyninden daha farklı görünüp, daha farklı çalıştığı anlamına gelir. Peki bir dil bilmek gerçekten ne anlama geliyor? Dil becerisi tipik olarak iki aktif bölümde, konuşma ve yazma, ve iki pasif bölümde, dinleme ve okuma, ölçülmektedir. Dengeli bir çift dil bilen insan, iki dilde de hemen hemen eşit yeteneklere sahipken, dünyadaki çift dil bilen insanların çoğu dillerini farklı oranlarda biliyor ve kullanıyorlar. Durumlarına ve her bir dili nasıl kazandıklarına bağlı olarak, üç genel tipte sınıflandırabilirler. Örneğin, Gabriella, ailesi, o iki yaşındayken Peru'dan ABD'ye göç etmiş. Karma çift dil bilen bir insan olarak, Gabriella iki dilsel kodu da aynı anda geliştiriyor, bir kavram setiyle, etrafındaki dünyayı deneyimlerken, hem İngilizce, hem de İspanyolca öğreniyor. Diğer yandan, genç erkek kardeşi, eşgüdümsel bir çift dil bilen olabilir, iki kavram setiyle çalışarak, evde ve arkadaşlarıyla İspanyolca konuşmaya devam ederken, okulda İngilizce öğrenebilir. Son olarak, Gabriella'nın ebeveynlerinin ikinci dereceden çift dil bilen olmaları muhtemel, onlar ikinci dillerini, birinci dilin filtresinden geçirerek öğreniyorlar. Çift dil bilen insanların tüm çeşitleri aksana ya da telafuza bakılmaksızın bir dile tamamen hâkim olabildikleri için, fark normal bir gözlemci tarafından kolay anlaşılamayabilir. Ama beyin görüntüleme teknolojisindeki son gelişmeler, dil öğrenmenin belli yönlerinin çift dil bilen bir beyni nasıl etkilediği konusunda nörolinguistlere bakış açısı sağladı. Beynin sağ lobu duygusal ve sosyal alanlarda daha aktifken, sol lobunun mantıksal süreçlerde daha baskın ve analitik olduğu herkesçe bilinen bir gerçek; fakat bu bir derecelendirme olayı, kesin bir bölünme değil. Fonksiyonların beynin farklı yarım kürelerinde olma prensibi yaşla beraber gelişirken, dilin iki tip fonksiyonu da içermesi kritik dönem hipotezini beraberinde getirdi. Bu teoriye göre, çocuklar daha kolay dil öğrenir, çünkü gelişen beyinlerinin esnekliği onların dil öğrenirken iki yarım küreyi de kullanmalarına izin verir; ama çoğu yetişkinde, dil tek bir kürede yerleşmiştir, genellikle sol yarım kürede. Eğer bu doğruysa, çocuk yaştayken dil öğrenmek size dilin sosyal ve duygusal bağlamı konusunda daha bütünsel bir kavrayış kazandırabilir. Diğer taraftan, son araştırmalar gösteriyor ki yetişkinlikte ikinci dil öğrenen insanlar, ikinci dillerini konuşarak problemlerle yüzleştiklerinde, kendi dillerini konuşurken olduklarından daha az duygusal önyargı ve daha mantıklı bir yaklaşım gösteriyorlar. Ek dilleri ne zaman öğrendiğinizden bağımsız olarak, çok dil bilen birisi olmak beyninize dikkate değer avantajlar sunar. Bazıları gözle bile görülebilir, beyninizin çoğu nöronunu ve sinapsını barındıran gri maddenin daha yoğun olması gibi ve ikinci dil konuşurken belli bölgelerde daha fazla aktivite olması gibi. Çift dil bilen bir beynin hayatı boyunca yaptığı artan egzersizler, aynı zamanda Alzheimer ve bunama gibi hastalıkların başlangıçlarını da beş yıla kadar geciktirir. Çift dil bilmenin kavramsal yararlarının çoğu şu an sezgisel görünebilir; ama daha eski uzmanları şaşırtırlardı. 1960'lardan önce, çift dil bilmek, çocukların iki dil arasında kalarak çok fazla enerji harcamalarına sebep olup gelişimlerini yavaşlattığı gerekçesiyle bir engel olarak görülürdü ve bu görüş kusurlu bir çalışmaya dayanır. Daha yeni bir çalışma gösterdi ki çapraz-dil sınavlarında bazı çift dil bilen bazı öğrenciler için tepki verme süresi ve hatalar artıyor; çalışma aynı zamanda şunu da gösterdi, bir dilden diğerine geçerken ihtiyaç duyulan efor ve dikkat, dorsolateral prefrontal kortekste daha çok aktiviteye neden oluyor ve olanak dâhilinde güçlendiriyor. Beynin bu kısmı, yönetim fonksiyonlarında, problem çözerken, görevler arasında geçiş yaparken ve alakasız bilgileri ayıklarken odaklanmamızda büyük bir rol oynar. Yani, çift dil bilmek bilmek sizi daha zeki yapmasa da, beyninizi daha sağlıklı, karmaşık ve aktif olarak meşgul kılar. Küçükken ikinci bir dili öğrenecek kadar şanslı olmasanız da, kendinize bir iyilik yapıp "Merhaba"dan "Hola", "Bonjour" veya "您好"ya dilsel bir sıçrama yapmak için hiç geç değil. Çünkü söz konusu beyinse, azıcık egzersizle uzun bir yol katedebilirsiniz.

  • İngilizceden Sonra Hangi Dilleri Öğrenmeliyiz?

    Günümüzde dil bilmek artık birçok alanda büyük bir önem taşıyor ve globalliği nedeniyle de İngilizce tercih edilen ilk yabancı dil oluyor. Fakat dünyanın çoğunda artan dil bilinciyle İngilizce'nin yanında üçüncü hatta dördüncü bir dili öğrenmek gerekli bir hale geldi. Dil öğrenmedeki en büyük motivasyon genelde işimiz oluyor ve işimizde gelişebilmemizi sağlayacak dillere yöneliyoruz. Örneğin çalıştığınız firma Çin ile çalışıyor ise tabi ki üçüncü bir dil olarak Çinceyi öğrenmeniz sizin faydanıza olacaktır. Ancak önünüzde işiniz gibi sizi kısıtlayan bir şart yok ise öğreneceğiniz dili seçerken öncelikle aşağıdaki soruları değerlendirmeniz yararınıza olacaktır. 1. Öğreneceğim dil ana dilime ne kadar yakın? Öğreneceğiniz dilin ana dilinize yakın olması o dili öğrenme süreciğinizi oldukça hızlandıracak bir faktördür. 2. Bu dilin kültürüne ne kadar ilgiliyim? Dil, ait olduğu kültürle birlikte öğrenilir. Dil öğrenme sürecinizde o kültüre ait metinleri, müzikleri ya da videoları kullanacağınız için kültüre ilginizin olması bu süreci daha eğlenceli yapacaktır. 3. Hayattaki hedeflerime ne kadar yararı olur? Henüz iş hayatına atılmamış olsanız da gelecekte hangi sektörde çalışmak istediğiniz hakkında planlarınız olabilir. O sektörde baskın olan dile odaklanmanız iş, eğitim, göçmenlik gibi bir çok alanda avantajlı olmanızı sağlar. Ayrıca kendinizi geliştirmek istediğiniz konularda yabancı dilde daha fazla kaynağa ulaşımınız olur. 4. İş olanakları nelerdir? Öğrenmeyi tercih ettiğiniz dilin dünyadaki yaygınlığına bakarak iş olanaklarınızın da ne kadar yaygın olduğunu görmeniz mümkündür. Bu soruların ışığında öğrenmenizin en avantajlı olduğu dilleri üç başlık altında şöyle sıralayabiliriz; İSPANYOLCA 1. Dilin Konuşulma Yaygınlığı İspanyolca, dünyada en çok konuşulan ikinci dildir. Bugün 430 milyondan fazla insan bu dili konuşmakta ve en az 20 ülkede İspanyolca resmi ya da ulusal dil olarak kullanılmaktadır. Dilin bu kadar yaygın olması dili pratik etme sürecinde ulaşabileceğiniz kitle sayısından ötürü size büyük bir kolaylık sağlar. Ayrıca seyahat ettiğiniz pek çok ortamda İngilizceden sonra en çok duyma ihtimaliniz olan dil İspanyolcadır. 2. Öğrenme Zorluğu İspanyolca fonetik bir dildir; yani kelimeler Türkçe'deki gibi yazıldıkları gibi okunurlar. Aynı sebepten ötürü İspanyol alfabesi de Türkçe ile neredeyse birebirdir. Bu benzerlik dili öğrenirken telafuz kurallarını çabuk ve sorunsuz öğrenmenizi sağlar. Hem Türkçe hem de İspanyolca Latinceden etkilendikleri için iki dilde de ortak kelimeler bulunmaktadır; banyo = baño kamyon = camión balina = ballena Bu ortak kelimeler sayesinde hem kelime çalışmalarınız daha kolay olur hem de okuduğunuzu anlama beceriniz daha çabuk gelişir. Dil bilgisi İngilizce'den farklıdır. Ancak şahıs ve zaman ekleri sondan eklemeli olduğu için Türkçe kurallarına benzer. Bu yüzden birçok öğrenci İspanyolca'yı İngilizce'den daha kolay bulmaktadır. 3. İş, Eğitim ve Kültür Tabii ki İngilizce'den sonra en çok konuşulan dil olması sebebiyle bir çok sektörde de İspanyolca kullanmanız diğer dillere göre çok daha muhtemeldir. Bu sektörlere örnek olarak; İspanyolca Birleşmiş Milletler'de kullanılan 6 resmî dilden biridir. Ayrıca medya alanında da en çok kullanılan 3. dildir. Ekonomik açıdan ise Economists dergisi Amerika'da yayınladığı bir sayıda insanların sadece İspanyolca öğrenerek $51,000 ek gelir elde edebildiklerini, Forbes ise Latinlerin $1.5 trilyonluk piyasa alım gücünün olduğunu açıklamıştır. Britanya'da da Fransızca, Arapça ve Mandarinceyi geride bırakarak İspanyolca vatandaşların öğrenmesi tavsiye edilen en önemli dil haline gelmiştir. İspanya'da en çok odaklanılan ilk 5 sektör ise Turizm, İmalat, Ziraat, Enerji ve Elektirk, İthalat ve İhracattır. FRANSIZCA 1. Dilin Konuşulma Yaygınlığı Fransızca, 300 milyon ile dünyada en çok konuşulan 5. dildir (3. Mandarin, 4. Hintçe)* ve İngilizce'den sonra 5 kıtada birden kullanılan tek dildir. 2. Öğrenme Zorluğu Fransızca da İspanyolca gibi Latin kökenli bir dildir. Ancak Fransızca fonetik bir dil olmadığı için öğrencilerin en çok zorlandığı konulardan biri de telafuzdur. Buna rağmen Fransızca ve Türkçe arasındaki etkileşimden ötürü bildiğiniz pek çok kelime Fransızca'da karşınıza çıkacaktır. Ayrıca İspanyolca gibi Latin kökenli bir dil de biliyor iseniz kelime çalışmanız çok daha kolay olacaktır. Dil bilgisi Türkçe ya da İngilizce'ye çok fazla benzemez. Fakat bu Fransızca'y zor ya da öğrenilmesi imkansız bir dil yapmaz. Kendine ait dil kuralları vardır ve bu kurallar diğer dillerle karşılaştırmadan öğrenildiği zaman oldukça öğrenci hızla gelişme gösterebilir. 3. İş, Eğitim ve Kültür Fransızca bir kültür dilidir. Modanın, tiyatronun, mutfağın, görsel sanatların, dansın ve mimarlığın dili Fransızcadır. Eğer ileride bu sektörlerde çalışmak istiyor ya da halihazırda çalışıyor iseniz Fransızca öğrenmenizi şiddetle tavsiye ederim. Dili bilmek sadece alanınızda gelişmeni sağlamaz, aynı zamanda çalıştığınız yerde de yükselme imkanı hatta yurt dışı olanakları sağlar. İspanyolca gibi Fransızca da Birleşmiş Milletlerde kullanılan resmi dillerden biridir. Avrupa Birliği, UNESCO, NATO, Uluslararası Olimpiyat Komitesi gibi kuruluşlarda ya da Citroen, Dior, Lacoste, L'Oréal, Hermés, Louis Vuitton, Chanel, Lancôme, Cartier ve Carrefour gibi büyük markalar Fransızdır. İTALYANCA 1. Dilin Konuşulma Yaygınlığı Ortalama 63 milyon ile İtalyanca dünyada en çok konuşulan diller arasında 20. sıradadır. Peki ama o zaman İtalyanca neden bu listede 3. sırada diye sorabilirsiniz. İtalyanca Amerikan liselerinde ve üniversitelerinde en çok öğrenilen 4. dildir ve İtalyanca sınıflarına kayıtlarda diğerlerine oranla %20 daha hızlı artmaktadır. 2. Öğrenme Zorluğu İtalyanca da İspanyolca gibi fonetik bir dildir. Yani küçük farklılıklar dışında yazıldığı gibi okunan bir dildir. Kelime bakımından ise İngilizce ve diğer Latin kökenli dillerle pek çok ortak kelimeleri vardır. Örneğin; İngilizce - İtalyanca Türkçe - İtalyanca Concerto - Concert (Konser) Fiasco - Fiyasko Poeta - Poet (Şair) Macchina - Makina Problema - Problem Flanella - Fanila Melodia - Melody Vaso - Vazo Bir diğer örnek ise "şarkı söylemek" anlamındaki kelimenin dört dildeki ortaklığıdır; İspanyolca: cantar Portekizce: cantar Fransızca: chanter İtalyanca: cantare 3. İş, Eğitim ve Kültür UNESCO verilerine göre dünya sanat hazinelerinin %60'ı İtalya'da bulunmaktadır. Bu yüzden Sanat tarihi, edebiyat, arkeoloji ve filozofi çalışmalarında ve araştırmalarında İtalyanca bir anahtar görevi görür. Ayrıca KPMG araştırmaların göre Coca Cola ve Visa'dan sonra en çok tanınan marka "Made in Italy" damgasıdır. Benetton, Barilla, Ferrari, Fiat, Lavazza, Armani ve daha bir çok İtalyan marka ürünlerinin kaliteleriyle tanınır. 7.000'den fazla Amerikan şirketi İtalya ile iş yapmaktadır ve Chrysler, General Electric, ExonMobil, IBM ve Citibank gibi binlerce Amerikan şirketinin İtalya'da ofisi bulunmaktadır. Moda ve tasarım alanında da İtalya dünyanın merkezi diyebiliriz. İtalyanca bilmek Versace, Gucci, Dolce and Gabanna, Armani, Benetton ve Prada gibi büyük markalarda size çalışma imkanı sunar. BONUS: ALMANCA Şahsi olarak tavsiyem olmasa da özellikle okullarımızda ikinci yabancı dil olarak en çok Almanca tercih edildiği için bu dili de listemizde incelememiz gerektiğini düşünüyorum. 1. Dilin Konuşulma Yaygınlığı Almanca dünyada en çok konuşulan diller listesinde 11. sıradadır ve yaklaşık 130 milyon insan konuşuyor. Almanca'yı anadil olarak kullanan ülkeler ise Almanya, Avusturya, Belçika, Lihtenştayn ve Lüksemburg. 2. Öğrenme Zorluğu Almanca'nın zor bir dil olarak kabul edilmesinin sebebi Germen dillerinden olduğu için Türkçe'ye benzememesidir. Dil bilgisi olarak en çok İngilizce'ye benzer fakat yine de Almanca'nın dil bilgisi %90 İngilizce'den de farklıdır. Yine İngilizce ile benzer kelimeler olabilse de bu oran %20 gibi düşük bir orandır; Almanca - İngilizce Maus - Mouse Haus - House Foto - Photo Studieren - (to) Study Lampe - Lamp Dil bilgisine ve kelime çalışmalarına önerdiğim diğer dillerden daha fazla vakit harcamanız gerekecekse de eğer İngilizce biliyorsanız bu süreç sizin için daha kolay geçecektir. 3. İş, Eğitim, Kültür Bilimde en çok kulllanılan ikinci dil Almancadır. Bu yüzden Almancanın akademide önemli bir yeri olduğunu söyleyebiliriz. Almanca bilmek tabii ki bilim alanında bir sürü kaynağa, özellikle de başka bir dile henüz çevrilmemiş olan kaynaklara, ulaşmanızı sağlar. Eğer yüksek lisans ya da doktora gibi planlarınız var ise Almanya'daki bir üniversiteye çok düşük ya da sıfır harç ücreti ile kayıt olma imkanınız var. Bunun sebebi ise üniversitede okuma oranının %27 gibi düşük bir oran olması sebebiyle bu ücretlerin vergiler tarafından karşılanıyor olması.

  • Online Practice Ödevleri Nasıl Yapılır?

    Oxford setleriniz ile birlikte gelen "Practice Kit" şifreleriniz kitabınızın internet versiyonu olmasının yanı sıra ekstra alıştırmalar içermektedir. Alıştırmalar yapıldıkça öğretmenlerimiz öğrencinin yanlışlarını ve zayıf olduğu noktaları görebilir. Sağlıklı sonuçlar alabilmek için bu şifreleri kimseyle paylaşmamanızı ve alıştırmaları öğretmeninizin uygun gördüğü zamanlarda yapmanızı rica ederiz. 1. Kaydolurken kullandığınız email adresi ve şifreniz ile www.oxfordlearn.com sitesine girin. 2. Kitaplarım sayfasından öğrencinizin kitabının adının yazdığı linke tıklıyorsunuz. 3. Karşınıza çıkan resme, Go to content yazısına, tıklıyoruz. 4. Kitabınızın içeriği aşağıdaki gibi görünmektedir. Kırmızı kutunun içindeki kısımda konu başlıkları bulunmakta. İnternet ödeviniz bu konu başıklarından birini ve bir rakamı içerecek şekilde olacaktır. Örneğin; "Grammar 1" "Reading 5" "Listening 3" Hangi başlığı yapmanız gerektiğini öğretmeniniz sınıfta söyleyecektir. Öğrencinin konuları önceden yapması durumunda görmediği konuları çözeceği için sistemde başarısız gözükmesini sağlar. 5. Örnek olarak öğretmeninizin "Grammar 1" diye ödev verdiğini düşünelim. Bunun için; 1. Bir önceki adımda görmüş olduğumuz listeden konu başlığını seçiyoruz. Bu örnekte biz "Grammar" başlığını seçmiş olduk. 2. "Grammar" başlığının altında açılan listeden ödevimizde olan rakamlı başlığı seçiyoruz. Verdiğimiz örneğe göre "Grammar 1" adlı başlığı seçtik. 3. "Grammar 1" başlığının altında örnekte de göründüğü gibi konu başlıkları çıkmaktadır. Öğrenciniz bu konu başlıklarının hepsinden sorumludur.

  • Çocuklarımıza Dil Eğitimlerinde Nasıl Yardımcı Olabiliriz?

    Araştırmalar, evde ebeveynlerle birlikte İngilizce pratik yapmanın çocuğun özgüvenini ve motivasyonunu artırabileceğini gösteriyor. Bu da daha iyi bir sınıf başarısına ve test sonuçlarına yol açar. Çocuğunuzun ilerlemesine yardımcı olmak için bu dokuz ipucunu deneyin. Aşağıdaki tüm ipuçları İngilizce ya da ana dilinizde takip edilebilir. 1) Çocuğunuzun İngilizce öğrenirken eğlenmesine yardımcı olun İngilizce öğrenmek eğlencelidir. Çocuğunuzu çok zorlamamaya çalışın ve İngilizce oyun oynamasına ve eğlenceli aktiviteler yapmasına izin verin. Çocuğunuz İngilizce öğrenmekten ne kadar zevk alırsa, o kadar çok çalışır ve bu da daha iyi sonuçlar elde etmesini garanti eder. 2) Çocuğunuzu bilgisayar oyunları oynamaya teşvik edin Çocuğunuzu kelime ve gramer (dil bilgisi) oyunları oynamaya teşvik edin. Bunlar, çocuğunuzun derslerde öğrendiklerini pekiştirir ve gramer, kelime bilgisi ve ses bilgisini eğlenceli bir yoldan çalışmalarına olanak sağlar. 3) İnternet'i kullanın Çocuğunuzun İnternet'teki etkileşimli internet sitelerine erişmesine yardımcı olun. Özellikle küçük öğrenciler için, çocuğunuzun sınıfta öğrendiği dili gözden geçirmesine, dil oyunları oynamasına ve ilginç konuları araştırmasına yardımcı olacak birçok ücretsiz internet sitesi vardır. Örneğin, çocuğunuzun ilgisi olan konuları onun yaş grubuna uygun bir siteden İngilizce okumaya ya da yine yaşına uygun videolardan bu konular hakkında bir şeyler izlemeye teşvik edebilirsiniz. 4) Olumlu bir öğrenme ortamı yaratın Çocuğunuzla birlikte doğal ışıkla iyi aydınlatılmış, rahatsız edilmeyeceği, kalem, kağıt, silgi gibi ihtiyaç duyacağı tüm malzemelere kolaylıkla ulaşabileceği sessiz bir çalışma ortamı yaratın. 5) Çocuğunuza nasıl düzenli olacağını öğretin Çocuğunuzla düzenli olmanın ve bir rutin oluşturmanın önemi hakkında konuşun. Bu, onların hem sınıfta hem de hayatlarının diğer alanlarında daha başarılı olmalarına yardımcı olacaktır. 6) Çocuğunuzun hazır olmasına yardımcı olun Çocuğunuzu ev ödevine veya test hazırlığına mümkün olduğunca erken başlaması için teşvik edin. Bu şekilde, stresli veya endişeli olmayacaklar ve daha iyi sonuçlar alacaklar. 7) Çocuğunuza ev ödevi / tekrar konusunda yardım edin Ev ödevi veya tekrar için düzenli bir zaman ayarlayın. Bu süre zarfında, çocuğunuzun yardıma ihtiyac duyması halinde hazır bulunmaya çalışın, ancak doğrudan cevap vermekten kaçının. Bunun yerine, çocuğunuzun problemi daha küçük, daha yönetilebilir aşamalarda çözmesine yardımcı olacak sorular sorun. 8) Çocuğunuzla birlikte okuyun Çocuğunuza her gün kitap okuyun ve onun da size okuması için teşvik edin. Okurken hikaye hakkında sorular sorun, ör. "Külkedisi neden baloyu terk etmek zorunda kaldı?" Çocuğunuza okumak İngilizceye olan ilgisini artırır ve kelime hazinesini geliştirir. Eğer çocuğunuz kendi başına okuyabilecek bir yaştaysa aynı kitabı okuyabilir ve bu kitap hakkında birbirinize sorular sorup tartışabileceğiniz bir gün belirleyebilirsiniz. 9) Çocuğunuza günü hakkında sorular sorun Çocuğunuza gün içinde gördükleri, dinledikleri ve dokundukları hakkında sorular sorun. Günleri hakkında konuşmak, çocuğunuzu sınıfta başarılı olmaya teşvik edecek ve motive edecektir. Kaynak: Oxford University Press

  • Üniversite Tercihi Yapılırken Nelere Dikkat Edilmeli?

    Üniversite sınavında barajı geçebilmiş öğrencilerimiz için yapacakları tercihler hayatlarında çok önemli bir yer taşıyor. Bu tercihleri yaparken değerlendirmeye almanız gereken bir çok önemli nokta var. Fakat nasıl tercih yapılacağından önce tercih yapılmalı mı konusunu aydınlatılmasında fayda var. Özellikle pandeminin de etkisiyle bu sene sınava istediği gibi hazırlanamamış ya da arzu ettiği üniversite ve bölümleri tutturamamış öğrencilerimizin çoğu 'Acaba bu sene tercih yapmasam mı?' diye düşünüyor. Yazımızda üç başlıca konuyu ele alıyoruz: • Üniversite tercihi yapmalı mıyım? • Üniversite tercihi yaparken nelere dikkat etmeliyiz? • Tercih yaparken sıralamaya mı puana mı bakmalıyız? ÜNİVERSİTE TERCİHİ YAPMALI MIYIM? Bu senenin verilerine bakan eğitim uzmanları 180 olan barajı geçen öğrencilerin çok düşük olduğunu, dört yıllık üniversite tercihi yapabileceklerin ise geçen seneye göre yarı yarıya düştüğünü ve kontenjanlarda ortalama %15-20 boşluk kalacağını söylüyorlar. Peki bu ne demek oluyor? 2022 senesinde yapılacak olan sınavda 3 tür aday olacak; • bu sene tercih yapmayıp tekrar sınava girecek olanlar • pandemiden ötürü bu sene başvuru yapmayıp seneye girecek olanlar ve • ilk kez sınava girecekler Yani 2022 sınavında bu yığılmadan ötürü yaklaşık 3 milyonu aşkın aday olacağı öngörülüyor. Bu da öğrencilerin seneye daha iyi bir puan yapsalar bile aday çoğunluğundan ötürü sıralamalarda aynı yerlerde kalma ya da daha kötü bir ihtimalle sıralamada geriye düşme ihtimallerinin arttığını gösteriyor. Kontenjanlar dolduğu anda öğrenciler bu sefer dışarıda kalma ve tercih yapamama tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar. Eğitim uzmanı Turgay Polat bu sene barajı geçen öğrencilerin çok şanslı olduklarını ve mutlaka tercih yapmalarını söylüyor. Yazının en başında bahsettiğimiz gibi elenen adaylar ve böylece kontenjanlarda oluşan boşluklar sebebiyle öğrencilerin iyi yerler tutturmaları bu sene daha yüksek bir olasılık. Peki üniversite tercihi yaparken nelere dikkat etmeliyiz? ÜNİVERSİTE TERCİHİ YAPARKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Öncelikle öğrencinin kendisine 'Hangi bölüm?' sorusunu değil, 'Gelecekte ne yapmak istiyorum?' sorusunu sorması gerekiyor. Ülkemizde yapılan en büyük hatalardan biri üniverstie bölümlerini meslek tercihleri gibi algılamaktır. Gireceğimiz üniversite kariyer belirlemede önemli olsa da artık üniversite eğitimi yerine üniversite hayatı kavramına geçildiği de unutulmamalıdır. Hayatınıza büyük bir ölçüde yön verecek olan şey sadece mesleki eğitim değil, üniversite hayatının size kattıklarıdır. 1. Yurtdışı Programları Seçeceğini üniversitenin ERASMUS gib yurtdışı programları olması özellikle globalleşmenin de etkisiyle çok büyük bir önem taşıyor. Bu tarz programlar sadece yurtdışına çıkış imkanı olarak görülmemelidir. Seçtiğiniz üniversite istenilen şartları karşıladığınız takdirde sizi anlaşmalı olduğu başka bir üniversiteye ya da akademik bir seminere yollar. Bu tarz projeler sizin ileride kariyerinizde de kullanabileceğiniz bağlantılar kurmanızı sağlar. Yani bu programar kısa süreli bir gezi yerine uzun vadede kazanç sağlayan bir kariyer imkanıdır. Yurtdışı programlarına katılmak için aranılan başlıca şartlardan birinin yabancı dil olduğu unutulmamalıdır. Öğrencilerin girdikleri üniversitede İngilizceyi halledip en az 2 tane daha yabancı dil öğrenmeleri yine uzun vadede çok yararlı olacaktır. 2. Yandal ve Çift Anadal İmkanları Bir diğer önemli unsur yandal ve çift anadal imkanlarıdır. Bu programlar her üniversite bulunmayabiliyor. Peki yandal ve çift anadal nedir? En basit anlatımıyla bu programlar fakülteniz içinde bulunan bir başka bölümden sertifika ya da diploma almanızı sağlar. Eğer yandal yapamayı tercih ederseniz, ilk sene ortalamanızı tutturduğunuz takdirde, ikinci seneninzde seçtiğiniz bölümün zorunlu derslerini alarak mezuniyetinizde seçtiğiniz bölümün diplomasının yanında bu bölümün de sertifikasını almaya hak kazanırsınız. Çift anadal programında ise adından da anlaşıldığı üzeri seçtiğiniz bölümü anadal olarak okursunuz. Yani yandaldan farklı olarak bölümün bütün derslerini almak zorundasınızdır. Bu yüzden de mezuniyetinizde sertifika yerine bölümün diplomasını alarak çift diploma ile lisans eğitimizi tamamlayabilirsiniz. Fakat daha önce söylediğimiz gibi gelecekte ne yapmak istediğinizi düşünmeniz. Yandal ve çift anadal imkanlarını üniversitenin fakülte sitelerinden ulaşabilirsiniz. 3. Üniversitenin İşbirlikleri Yine yurtdışı imkanlarında bahsettiğimiz gibi tercih edeceğiniz üniversitenin iş dünyasındaki iş birliklerine de bakılmalıdır. Üniversiteniz başka hangi üniversitelerle ya da şirketlerle çalışıyor? Yurtdışı işbirlikleri ne kadar? gibi soruları sizin de iş dünyasında kullanabileceğiniz potansiyel bağlantılarınızı gösterir. Yine üniversitenin kendi sitesinin yanı sıra seçeceğiniz fakültenin sitesine bakmanız özellikle bölümde tecrübe edebileceğiniz imkanları görmenizi sağlar. 4. Akademik Kadro ve Dersler Nerede eğitim aldığınız kadar kimlerden eğitim aldığınız da önemlidir. Yazmayı düşündüğünüz bölümün hocalarına bakmayı ihmal etmeyin. Dersinize girecek olan profesör, doçent ya da doktorarın oranı nedir? Alanlarında ne kadar uzman olurlarsa bilgi birikimlerinin o kadar çok ve size verecekleri eğitimin bir o kadar iyi olacağı unutulmamalıdır. Öğrencilerin düştüğü yanılgılardan biri de sırf tercihi tutuyor diye bölüm yazmaktır. Her yıl bilmeden yazılan bu bölümlerde derslere yaşadıkları ilgisizlikler sebebiyle bölümleri yarıda bırakıp sınava tekrar hazırlanan bir çok öğrenci var. Hem emeğinizi hem de vaktinizi harcamamak için derslere bakmanız bölüm hakkında size bir fikir verir. 5. Sosyal Faaliyetler Belki de işin en eğlenceli kısmı üniversitenin size sunmuş olduğu sosyal imkanlar. Mesela tercih edeceğiniz üniversitede sosyal topluluklar ve etkinlikleri ne kadar? Merkez ve bölüm kütüphaneleri nasıl? Yüzme havuzu ya da spor salonu var mı? Bütün bu sosyal imkanları hem özel hem de iş hayatınızın çemberini genişletir. Üniversite hayatı içerisinde kendinize kattıklarınız mesleğinizi ve kariyerinizin gidiş yönünü belirler. Örneğin dans ya da fotoğrafçılık topluluğu sayesinde bölümünüz dışında bir meziyet öğrenerek kendinize yeni bir kariyer imkanı sağlayabilirsiniz. Bu tarz topluluklarda yarışma gibi faaliyetlerle kendinizi tanıtabilir ve bir kez daha sosyal ağınızı genişletebilirsiniz. ÜNİVERSİTE TERCİHİ YAPARKEN SIRALAMAYA MI BAKILMALI PUANA MI? Bir çok uzmanın da söylediği gibi tercihler yapılırken sıralamaya bakmak daha sağlıklı sonuçlar almanızı sağlar. Peki üniversiteye girerken puana bakılıyorsa neden sıralamalara bakmalıyız? Aslında bunu mantığı çok basit: Örnek olarak Boğaziçi Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği'nin 2019 ve 2020 puanlarını karşılaştıralım. TAVAN SIRALAMA TABAN SIRALAMA 2019 555,94 3 537,25 533 2020 557,67 8 542,23 714 Tabloda taban puanlarına bakılırsa iki yıl arasında sadece 10 puan oynadığını görürüz. Böyle bir karşılaştırmada iki yıl arasındaki puan başarısında çok büyük bir fark olmadığı düşünülebilir. Ancak sıralamaya bakılırsa iki yıl arasında 181 kişi oynadığı görülür. Buradan yola çıkarak en sağlıklı yöntem tercihlerde öncelikle ilk üçe 'boş tercih' dediğimiz, sıralamada sizden önde olan bölümleri yazmak. Örneğin siz 10.000'ninci sıradaysanız 5.000'lik bir bölüm yazabilirsiniz. Bu bölüme girme ihtimaliniz sizden öncekilerin bölümü tercih etme oranına bağlıdır. Eğer bu bölümler tercih edilmez ise sıra size gelebilir ve bölüme girebilirsiniz. Kalan kısımlara girme ihtimalinizin olduğu bölümlerden başlayarak yavaş yavaş yine bu bölümlerin dolma ihtimaline karşılık sıralamanızın altında kalan bölümleri yazmak en doğrusudur. Ancak unutmayın! Sevmediğiniz, okumak istemediğiniz bir bölümü sırf üniversite okumak için yazmanızı tavsiye etmeyiz.

  • Çocuklar Aynı Anda İki Dil Öğrenebilir Mi?

    Özellikle kendisi de yabancı dil öğrenmiş ya da öğrenmekte olan yetişkinlerin çoğu iş hayatının ve sorumlulukların verdiği yoğunluktan da ötürü olarak bu sürecin ne kadar zorlu geçtiğinden yakınırlar. İşte belki bu yüzdendir ki çocuklarımız için hazıradığımız kurs programında İngilizcenin yanında İspanyolca da öğrettiğimizi duyan birçok insanın aklına gelen ilk soru "Çocuklar aynı anda iki dil öğrenebilir mi?" ya da "Kafaları karışmıyor mu?" oluyor. Bu hataya düşmemizdeki en büyük sebep de çocukları kendimizle karşılaştırmak, hatta biz yetişkin halimizle zorlanırken onlar nasıl başaracak ki diye düşünerek belki de küçümsemektir. Detaya inmeden önce sorumuzu cevaplayalım: Evet, çocuklar aynı anda iki dili öğrenebilirler. İşte bunu sebepleri: DİL ÖĞRENME ANNE KARNINA BAŞLAR Dil, seslerden oluşur. Bu yüzden aslında 'dil öğrenme' eylemi seslerin işlenmesiyle eylemidir. Dünyadaki bütün diller ortalama 800 sesten oluşur. Bu da her dile diğer dillerden ayrılmalarını sağlayan ortalama 40 ayırt edici ses düştüğünü gösterir. İşte işin ilginç tarafı: Bebekler bütün bu sesleri ayırt etme özelliği ile dünyaya gelirler. Bilimsel çalışmalar gösteriyor ki bebekler daha anne karnında dil öğrenmeye başlıyorlar. Annelerinin sesi sayesinde 'anadillerini' daha doğmadan öğrenmeye başlıyorlar. Doğduklarında ise sadece anadillerini ve diğer dilleri ayırt edebilmekle kalmıyor, başka diller arasındaki farkları da algılama becerisine sahip oluyorlar. Yani doğduklarında bu 800 ses arasındaki farkı duyabilir ve herhangi bir dili öğrenebilirler. Buna örnek olarak çok dilli bir ailede büyüyen çocuklar verilebilir. Bu çocuklar büyürken ailede duydukları dilleri doğal süreç içerisinde aynı anda öğrenirler. İKİ DİL ÖĞRENİRKEN ÇOCUKLARIN KAFASI KARIŞIR MI? Yine en yaygın efsanelerden biri çocukların öğrendikleri dilleri birbirine karıştırma ihtimalleri olduğunun düşünülmesidir. Genellikle de bu yanılgıya çift dilli çocukların bazen konuştukları dilin içine diğer dilden kelimeler katmasından ötürü düşeriz. Aslında eğer en az bir yabancı dil biliyor isek aynı şeyi bizler de yaparız. Örneğin Türkçe konuşurken araya İngilizce bir kelime koyarız. Peki bu kafamızın karıştığını mı gösterir? Hayır. Bu tercihimizin sebebi esasında bizde de çocuklarda da aynıdır: Birden fazla dil öğrenen çocuklar doğal olarak birden fazla kelime hazinesine sahip olurlar. Bazen eğer bir dilde ihtiyaçları olan kelimeyi bulamazlarsa bu durumu diğer dildeki kelimeyi kullanarak telafi ederler. Kafalarının karışmaması bir yana bu açıdan aslında oldukça şanslı oldukları bile söylenebilir. Sadece anadilini bilen bir çocuk aynı avantaja sahip değildir. Eğer anadilindeki bir kelimeyi bilmiyor ise muadilini bulamayacağı için kendisi ifade etmekte daha çok zorluk çekebilir. Gerçekte çocuklar etkileşimde bulundukları kişiye göre kolayca adapte olur ve iki dil arasındaki ayrımı nasıl yapmaları gerektiğini bilirler. Örnek olarak anne ve babası farklı diller konuşan bir çocuk hangi ebeveyn ile hangi dili konuşması gerektiğini bilir ve hiç sorgulamadan o dilde etkileşime geçer. Beyinlerimizin sıklıkla benzer konuları aynı anda öğrenmesi beklenir. Okul hayatlarımız boyunca da bu mantıkla, birçok katergoriden aldığımız bilgileri işleme ve filtreleme becerimize güvenerek ders programlarımız hazırlanır. ÇOCUKLARDA DİL ÖĞRENMEK İÇİN EN İYİ YAŞ NEDİR? Az önce yenidoğanların 800 civarında sesi duyabildiğini söylemiştik. Fakat bebekler büyüdükçe bu becerilerini kaybederler çünkü yavaş yavaş çevrelerinde en çok duydukları seslerin farkına varır ve kaydederler. Bu yüzden birinci yaşlarını doldurduklarıda bu kadar fazla sesi duyma ve farkını ayırt etme becerilerini kaybetmiş olurlar. Bu da aslında bize dil öğrenmek için ne kadar küçük olursak o kadar kolay olacağını gösterir. Çoğu uzmana göre en ideal yaş doğumdan itibaren 3 yaşa kadar olan süreçtir. Ancak genel olarak en kolay öğrenen çocuklar 10 yaş altı olarak gruplandırılabilir. Yine ergenlik döneminde de yetişkinliğe göre daha kolay yabancı dil öğrenilebilir. Ergenlik döneminden sonra ise yeni diller beynin farklı bir bölgesinde deoplanmaya başlanır. Beyin yeni dili öğrenmek için anadilden ya da çeviri sürecinden yararlanır. Her şeye rağmen dil öğrenirken ideal yaşlar olsa da geç kalınmışlık diye bir şey yoktur. Bütün bu bilimsel çalışmalar çocukların birden fazla dli öğrenebildiğini, hatta biz yetişkinlerden daha kolay öğrendiklerini gösterir. Yine çocukların bilinçdışı bir şekilde izledkleri doğal öğrenme süreçlerine benzer bir yöntemle yetişkinler de bir çok yabancı dili öğrenebilir. AYNI ANDA İKİ DİL ÖĞRENMENİN AVANTAJLARI NELERDİR? Aynı anda iki dil öğrenen çocuklar sürekli olarak dikkatlerini bu diller arasında değiştirirler. Bu da bilişsel avantajlara ve gelişmiş yönetici işlevlerlere* sahip olmalarını sağlar. Yani dikkatlerini yönetip değiştirebilme, görevler arası geçiş yapma ve problemleri daha kolay çözme becerilerine sahip olurlar. Bunun yanında artmış meta dilbilim becerileri olur. Meta dilbilim, dili ve dilin diğer kültürel davranışlarla ilişkini inceleyen bilim dalıdır. Çocuk yaşlarda geliştirdikleri bu becerileri sayesinde profesyonel hayatlarında seçebilecekleri bir kariyer alanına sahip olurlar Çift dil öğrenmenin birikmiş etkilerinden bir diğeri de beyni sürekli çalıştıran bir eylem olması sebebiyle yaşlanmayla birlikte gelen bilişsel zayıflamaya ve Alzheimer (demans) hastalığına karşı koruyucu olmasıdır. *Yönetici işlevler, davranışın bilişsel kontrolü için gerekli olan bir dizi bilişsel süreçtir: seçilen hedeflere ulaşmayı kolaylaştıran davranışları seçme ve başarıyla Çocuklarınıza dil eğitimlerinde nasıl yardımcı olabileceğinizi görmek için yazımızı okumayı unutmayın.

  • Teams Giriş Kılavuzu

    Online eğitimlerimizde üniversitelerin de tercih etmiş olduğu Microsoft Teams uygulamasını kullanmaktayız. İlk kez giriş yapacak öğrencilerimiz için minik bir giriş kılavuzu hazırladık. İlk önce Microsoft Teams adresinden "Masaüstü için İndir" seçeneğinden Teams uygulamasını bilgisayarımıza indiriyoruz. Uygulamayı açtığınızda karşınıza çıkan Oturum Açma Adresin'ne öğretmeninizin vermiş olduğu mail adresini kullanarak giriş yapıyorsunuz. Mail adresiniz oluşturulurken daha sonra değiştirmeniz için geçici bir şifre verilir. Öğretmeninizin vermiş olduğu bu parolayı kullanarak giriş yapıyoruz. Parolanızı güncelleyin sayfasında kendinize yeni bir şifre oluşturuyoruz. Oluşturduğunuz bu yeni şifreyi kurumumuz göremez. Bu yüzden şifrenizi unutmamanız ve girişlerde problem yaşamamanız için kolay hatırlayacağınız bir şifre oluşturmanızı tavsiye ederiz. İleri tuşuna basarak devam ediyoruz. ('Şimdilik atla' seçeceğini seçseniz bile 14 gün sonra aynı noktaya geri dönüp bu adımı yine de tamamlamak zorunda kalırsınız.) Microsoft Authenticator adlı ücretsiz uygulamayı AppStore ya da Google Play 'den indiriyoruz. Bu uygulamaya Teams'e girişlerimizde 'onay' vermek için ihtiyacımız var. Sınıfınızı Ekipler içerisinde görebilirsiniz. Derslere başlamadan önce uygulamaya ve ekibinize göz atmanızı tavsiye ederiz. Teams içerisinde yıl boyunca uygulayacağımız sistemler ve kullanacağımız başka yan aplikasyonlar olacak. Uygulama içeriği hakkında daha fazla bilgi edinmek için yazımızı inceleyebilirsiniz.

  • Teams İçeriği

    Microsoft Teams bulundurduğu notlandırma, görsellik, dosya, takvim, sohbet gibi birçok özelliği sayesinde hem çocuklar hem de yetişkinler için hem kullanımı kolay hem de eğlenceli. İşte öğrencilerimiz yıl içinde karşılaşacağı bazı durumlar. • EKİPLER Ekipler sekmesindeki sınıfınızdan bütün gelişmeleri görebilirsiniz. Burası hem öğretmenlerin hem de sınıftaki öğrencilerin kullandığı interaktif bir sınıf ortamıdır. Sınıfınız hakkında yapılan bütün etkinlikler burada toplu olarak gözükür. Yapılan duyurulaır, takvime girilen ders saatlerini, verilen ödevleri ve derste kaydedilen videoları burada bulabilir, sınıf hakkındaki gelişmeleri rahatlıkla takip edebilirsiniz. • TAKVİM Takvimden ders gün ve saatlerinizi rahatlıkla takip edebilirsiniz. • ÖDEVLER Hem ödevler sekmesinden hem Ekip sayfanızdan verilen ödevleri görebilirsiniz. • DOSYA PAYLAŞIMI Microsoft Office ve PDF dosyalarını hem öğretmenlerimiz hem de öğrencilerimiz paylaşıyor. • ÇALIŞMA SAYFASI ÖRNEKLERİ Küçük öğrencilerimizin bulunduğu bir sınıfla oynadığımız oyunlardan bir örnek. Öğrencilerimiz oyunu kendi ekranlarından öğretmenlerinin yönlendirmeleri ile sınıf arkadaşlarıyla beraber oynayarak sınıf ortamını yaşıyor, hatta daha çok eğleniyorlar! İspanyolca dersimizde kullandığımız çalışma sayfasından bir bölüm. Öğrencilerimiz hazırladığımız sayfalarda boşluk doldurma, video izleme, dinleme alıştırmaları, paragraf çalışması, resim üzerinde doldurma gibi daha birçok çalışma yöntemini kullanabiliyorlar. Kaynak paylaşma imkanlarımızın çokluğu ve çeşitliliği sayesinde öğrencilerimiz ile aramızdaki tek sınır ekran olarak kalıyor. Her ne kadar adı 'online' ya da 'uzaktan' eğitim olsa da bizde mesafeler kalktı. Tekrar bir sınıftayız! Microsoft Teams'in öğrenciler için hazırlamış olduğu 'Başlangıç Kılavuzu'nu indirip uygulamayı daha detaylı inceleyebilirsiniz.

  • Yabancı Dil Öğrenmek Beyin Yapısını Nasıl Değiştiriyor?

    İkinci bir dil öğrenmenin beynimiz için harika ve sağlıklı bir şey olduğunu hepimiz kabul ederiz. Yeni yapılmış bir araştırma, yaşımız kaç olursa olsun, yeni bir dil öğrenmenin beynimizdeki yapısal ve işlevsel ağları değiştirdiğini keşfetti. Penn State Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, ister 4 yaşında ister 84 yaşında olalım, yeni bir dil öğrenmenin beyin yapımızı oldukça değiştirdiğini ve bölgeler arası iletişimi sağlayan ağların daha güçlü çalıştığını ortaya koydu. Öğrendiğimiz her yeni şey ile beynimizi güçlendiririz. Tıpkı fiziksel egzersizlerin çeşitli kaslarımızı, dokularımızı ve organlarımızı kuvvetlendirdiği gibi, beynin belli alanlarını ne kadar çok çalıştırırsak, bu alanların birbiriyle olan iletişimi de o kadar başarılı oluyor. Penn State Üniversitesi ekibi, ana dili İngilizce olan bir grup gönüllünün Mandarin Çince ’sine ait kelimeleri öğrenme süreçleri esnasında beyin aktivitelerini gözlemlediler. Farklı yaşlarda 38 adet gönüllüyü bir araya getirdiler. Grubun yarısı dil dersleri alırken, diğer yarısı da kontrol grubu olarak görev aldı ve 6 haftalık bir süre boyunca gönüllülerin beyin taramaları gerçekleştirildi. Katılımcılar, deney başlamadan önce bir kez ve 6 haftalık süre sonunda bir kez olmak üzere iki kez fMRI taramasından geçtiler. İki tarama kıyaslandığında ise ekip, beynin fiziksel yapısında önemli değişimlerin olduğunu fark etti. Kontrol grubuyla kıyaslandığında, derslere katılan grup üyelerinin beyin yapılarında çeşitli yapısal ve fonksiyonel değişiklikğin oluştuğu gözlemlendi. İlk olarak, beyin ağlarının daha iyi bütünleştiği görüldü; bu durum, daha esnek, daha hızlı ve daha etkili öğrenme anlamına geliyordu. Ayrıca ilk fMRI taramasında da, derslerde yüksek başarı gösterenlerin, zorluk çekenlere kıyasla çok daha gelişmiş nöral ağlara sahip oldukları görüldü. Bu fark, onların yeni şeyler öğrenme alışkanlıklarının olduğunu ve daha fazla beyin egzersizi yaptıklarını gösteriyordu. Araştırmacılar, katılımcıların nöral ağlarının bağlanırlık ve verimlilik seviyesine karar vermek için, beynin öğrenme sırasında aktive olan belirgin bölgelerinin arasındaki bağlantıların gücünü ve yönünü analiz ettiler. İki bölge arasındaki bağlantılar ne kadar güçlüyse, o kısım birlikte bütün bir ağ olarak daha hızlı ve daha verimli çalışabiliyordu. Yabancı Dil Öğrenenlerin Beyinleri Daha Güçlü! Dil öğrenen katılımcıların başarı seviyelerine paralel olarak beynin nöral ağları arasındaki iletişim farkları. Araştırma ekibi aynı zamanda, dil öğrenen katılımcıların gri ve beyaz cevherlerindeki yoğunluğun artmış olduğu, beyaz cevher dokusunun daha da güçlenmiş olduğunu tespit etti. Gri cevher, kas kontrolü, hafıza düzenleme, duygular, görme ve işitme gibi duyusal algılarla alakalı olan belli bölgeleri kapsayan nöral bir dokudur. Beyaz cevherin görevi ise gri cevher bölgelerini birbirine bağlayarak beyin dokusunda bir araya getirmek ve beyin içi bir tür iletişim hattı oluşturmaktır. Ekip, Journal of Neurolinguistics ’e yaptığı açıklamada, bugüne kadar incelenen kanıtların bir araya getirildiğinde, diğer alanlarda yapılan gözlemlerle birlikte, bu sonucun yapısal nöroplastisite bakımından oldukça uyumlu bir portre çizdiğini belirtti. “İkinci dil deneyimi yaşayan beyin, gri cevherin (Grey Matter-GM) artışı ve beyaz cevherin (White Matter –WM) yoğunluğunun artması bakımından değişir. Bu değişim çocuklarda, genç yetişkinlerde veya yaşlılarda da görülebilir. Ayrıca söz konusu farklılık, kısa süreli dil öğrenme ya da eğitimle hızlıca meydana gelebilir. Dahası, bu değişim yaş, edinimler, yeterlilik, performans seviyesi, dilin belirgin karakteristik özellikleri ve bireysel farklılıklara göre kişiye özel hale gelir.” Araştırma ekibinin başı olan Psikoloji, Dil bilimi ve Bilişim Teknolojileri Bilimi Profesörü olan Ping Li, bir basın açıklamasında şunları söyledi: “ Asıl ilginç olan ise, önceki çalışmaların aksine, beynin düşündüğümüzden daha da plastik olduğudur. Hala anatomik değişimleri görebiliyoruz –ki bu durum yaşlanma açısından oldukça cesaret verici.” KAYNAK: SCIENCE ALERT

bottom of page