İkinci bir dil öğrenmenin beynimiz için harika ve sağlıklı bir şey olduğunu hepimiz kabul ederiz. Yeni yapılmış bir araştırma, yaşımız kaç olursa olsun, yeni bir dil öğrenmenin beynimizdeki yapısal ve işlevsel ağları değiştirdiğini keşfetti.
Penn State Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, ister 4 yaşında ister 84 yaşında olalım, yeni bir dil öğrenmenin beyin yapımızı oldukça değiştirdiğini ve bölgeler arası iletişimi sağlayan ağların daha güçlü çalıştığını ortaya koydu.
Öğrendiğimiz her yeni şey ile beynimizi güçlendiririz. Tıpkı fiziksel egzersizlerin çeşitli kaslarımızı, dokularımızı ve organlarımızı kuvvetlendirdiği gibi, beynin belli alanlarını ne kadar çok çalıştırırsak, bu alanların birbiriyle olan iletişimi de o kadar başarılı oluyor.
Penn State Üniversitesi ekibi, ana dili İngilizce olan bir grup gönüllünün Mandarin Çince ’sine ait kelimeleri öğrenme süreçleri esnasında beyin aktivitelerini gözlemlediler. Farklı yaşlarda 38 adet gönüllüyü bir araya getirdiler. Grubun yarısı dil dersleri alırken, diğer yarısı da kontrol grubu olarak görev aldı ve 6 haftalık bir süre boyunca gönüllülerin beyin taramaları gerçekleştirildi. Katılımcılar, deney başlamadan önce bir kez ve 6 haftalık süre sonunda bir kez olmak üzere iki kez fMRI taramasından geçtiler. İki tarama kıyaslandığında ise ekip, beynin fiziksel yapısında önemli değişimlerin olduğunu fark etti.
Kontrol grubuyla kıyaslandığında, derslere katılan grup üyelerinin beyin yapılarında çeşitli yapısal ve fonksiyonel değişiklikğin oluştuğu gözlemlendi. İlk olarak, beyin ağlarının daha iyi bütünleştiği görüldü; bu durum, daha esnek, daha hızlı ve daha etkili öğrenme anlamına geliyordu. Ayrıca ilk fMRI taramasında da, derslerde yüksek başarı gösterenlerin, zorluk çekenlere kıyasla çok daha gelişmiş nöral ağlara sahip oldukları görüldü. Bu fark, onların yeni şeyler öğrenme alışkanlıklarının olduğunu ve daha fazla beyin egzersizi yaptıklarını gösteriyordu.
Araştırmacılar, katılımcıların nöral ağlarının bağlanırlık ve verimlilik seviyesine karar vermek için, beynin öğrenme sırasında aktive olan belirgin bölgelerinin arasındaki bağlantıların gücünü ve yönünü analiz ettiler. İki bölge arasındaki bağlantılar ne kadar güçlüyse, o kısım birlikte bütün bir ağ olarak daha hızlı ve daha verimli çalışabiliyordu.
Yabancı Dil Öğrenenlerin Beyinleri Daha Güçlü!
Dil öğrenen katılımcıların başarı seviyelerine paralel olarak beynin nöral ağları arasındaki iletişim farkları.
Araştırma ekibi aynı zamanda, dil öğrenen katılımcıların gri ve beyaz cevherlerindeki yoğunluğun artmış olduğu, beyaz cevher dokusunun daha da güçlenmiş olduğunu tespit etti. Gri cevher, kas kontrolü, hafıza düzenleme, duygular, görme ve işitme gibi duyusal algılarla alakalı olan belli bölgeleri kapsayan nöral bir dokudur. Beyaz cevherin görevi ise gri cevher bölgelerini birbirine bağlayarak beyin dokusunda bir araya getirmek ve beyin içi bir tür iletişim hattı oluşturmaktır.
Ekip, Journal of Neurolinguistics’e yaptığı açıklamada, bugüne kadar incelenen kanıtların bir araya getirildiğinde, diğer alanlarda yapılan gözlemlerle birlikte, bu sonucun yapısal nöroplastisite bakımından oldukça uyumlu bir portre çizdiğini belirtti.
“İkinci dil deneyimi yaşayan beyin, gri cevherin (Grey Matter-GM) artışı ve beyaz cevherin (White Matter –WM) yoğunluğunun artması bakımından değişir. Bu değişim çocuklarda, genç yetişkinlerde veya yaşlılarda da görülebilir. Ayrıca söz konusu farklılık, kısa süreli dil öğrenme ya da eğitimle hızlıca meydana gelebilir. Dahası, bu değişim yaş, edinimler, yeterlilik, performans seviyesi, dilin belirgin karakteristik özellikleri ve bireysel farklılıklara göre kişiye özel hale gelir.”
Araştırma ekibinin başı olan Psikoloji, Dil bilimi ve Bilişim Teknolojileri Bilimi Profesörü olan Ping Li, bir basın açıklamasında şunları söyledi: “ Asıl ilginç olan ise, önceki çalışmaların aksine, beynin düşündüğümüzden daha da plastik olduğudur. Hala anatomik değişimleri görebiliyoruz –ki bu durum yaşlanma açısından oldukça cesaret verici.”
KAYNAK: SCIENCE ALERT
Comments